19 Nisan 2011

Önüm Arkam Sağım Solum Sobe

Büyük bir kaçış filmi gibi hayat;ondan bundan, gerçeklerden ve özellikle de kendimizden kaçtığımız... Ben bu akşam sobelendim. Saklandığım tüm gizli kuytular açığa çıktı ve ben tüm yalancı maskelerimi kaybettim tasolarım misali. Bu akşam beni tanımadığım biri sobeledi, ummadığım biranda benim bile dokunamadığım yarama dokundu. Adını bile bilmediğim biri beni gördü hem de çırılçıplak...

Bu akşam saklambaç oynarken aklımda sadece hayatın saçma ironisi vardı. Sen git kendini çırılçıplak başkasına sun, o sen saklanasın diye sonsuza kadar saysın. Ve hiç tanımadığın biri nedensizce sana değer verip seni soysun tüm çirkinliklerinden. Takdir ediyorum hayat seni, hala gülümsetebiliyorsun beni... Sadece bunu demek istedim sanırsam. Bu akşam cesaretim olsaydı bu cümleleri başkasına kuracaktım, şakadaki nüansı ona anlatacaktım. Sustum sustum ve sustum. Bu susuş ona susayışımdı. Kuruyan ağzımdan dökülemedi kelimeler, mideme oturuverdiler. Bir yabancıya kustum ben de. Ne varsa içimde arda kalan saydım ve sövdüm. Eksik, tam ne varsa gerçeğiyle yalanıyla anlattım durdum. O bir boy aynası tuttu. Önce yüzümdeki makyajı çıkardım. Sildiğim her allık iziyle bir yalanımı kaybettim; hani 'mutluyum',' beklemiyorum' diye dediklerim vardı ya onlar işte... Ağlayarak akıttım ki rimelimi ruhumu lekeleyen iki yüzlülüğüm yıkansın. Bir daha kızgınlıklarımı gülümseyen hoşgörülüklerle maskelemeyeyim... Sımsıkı toplu saçlarımı saçtım tel tel, dökülüverdi kendime bile söylemeye cesaret edemediğim sırlarım. Hani gözlerinde açık açık yazan ve bu yüzden de sabahları aynaya göz ucuyla bakıp kendinle göz göze gelmemeye çalıştığın sırlar... Sonra kat kat giyinip kendimi dışarıdan koruduğum(!) kıyafetlerimi çıkardım tek tek... Pişman mıyım ? Keşke bunları sana anlatsaydım, keşke susmasaydım... 

Aslında korktuğumdandı bu suskunluğum. Kendimi ele vermekten çekindiğim içindi ürkekliğim. "Nasılsın" diye soracağına "Beni özledin mi?" diye sorsaydın, tüm sessizliğimi haykırarak bozacaktı "Hayır" diyişimdeki titreyişim. İşte o zaman akıp gidecekti kelimeler bendini yıkan akarsu misali. Oysa ne sen sordun, ne ben söyleyebildim... Ah! Sen zaten hiç merak etmedin beni. Gidesim geliyor böyle anlarda senden. Senden vazgeçesim. Olmuyor, yapamıyorum. Gemileri yakmaya dönüyorum, elimi tutup yüreğime dokunuyorsun. Çapan daha da derine batıyor ruhumda, bırak gitmeyi... Ama diyemiyorum ki beni önemsiyorsun. Kapına geliyorum elimde bir sürü misket. Belki gel benimle misket oyna diyemiyorum ama misketleri gösteriyorum sana. Onlar ne desen gelecek devamı ama demiyorsun. Bakmıyorsun bile misketlere. Oysa bak onlardan birini daha çok seviyorum demek için oradayım ben; bak aynı senin gözlerinin rengi, bu misketi çok seviyorum. Ne senden gidebiliyorum ne sana varabiliyorum. Olgunlaşmamış ham meyveyim, varsam ne ederim. Belki de bu yüzden beni istemeyişin. Daha yolumun olmasından. Yalnız yine de kırılıyor insan, adam yerine konulmamaktan.  

"Pirinçten taş ayıklar gibi ayıklıyorum sözcüklerinden bana aldırmazlığını..."demişti şair ama anlamamıştım tanımadan seni. Şimdi ise sanki görünmezlik pelerinim var gibi, giydiğimi hatırlamadığım. Oysa beni fark et diye çırpınıyorum. Küçük bir kız çocuğunun babasının dizinin dibinde hayran hayran oturuşu gibi ben de ayıramıyorum gölgenden farkında değil misin? Kime soruyorum. Farkındasın elbet ama aç gözlüsün. Daha doğrusu ben senin için çerezim. Sen sahip olamadığın şeyleri istiyorsun. Ve bana sahipsin. Çünkü ben ayrılamıyorum gölgenden, ayıramıyorum gözlerimi senden. Sana verebileceğim ne varsa ben peşin ödedim. Borçlu kalmak istemiyordum sevdan karşısında. Hangi sevda? Almayı ümit ettiğim hiç bir şeyi alamadım ki, alamayacağım da... Oysa bakma sevda dediğime ümit ettiğim çok da bir şey değildi. Ne özelindi ne de hakkettiğimden fazlası. Biraz hava su muhabbeti biraz da yol arkadaşlığı. Hani şu veresiye yazdıranlara elin bol dağıttığın güler yüzün, o kadar. Ah! Sen de biliyorsun ki en çok ben kıymetini bilirdim o gülümsemenin. İşte en çok da bu yüzden korktun. İzin versen sana sarılmama, bırakamamaktan korktun. Ben yaralarıma rağmen güçlüydüm ve bu senin hesapladığın bir olasılık değildi. Şunun şurası paylaştığımız iki lokma huzurdu ama vazgeçememekten korkuyorduk ve bunun tedirginliği tadını kaçırıyordu. Yaralar öğretmişti bunu bize. Ben giysiler giymiştim korunmak için- bu akşama kadar; sen ise bölüştürürken vakitleri tanımadığın yeni bedenlere olduğun yerde kalarak koruyordun kendini. 


Ve ben sonunda çıkarttım giysileri. Makyajımı da sildim. Cebimdeki tüm maskeleri de yaktım. Niyetim sana anlatmaktı ama hala gözlerimde saklanan sırrı kendime söyleyecek kadar olgunlaşmamıştım. Sustum. Olsun sen yine de anlıyorsun beni. Belki de bu yüzden hala taş ayıklamaya devam edeceğim sözlerinden. Sonra yine kuşanacağım yalanlarımı: "Mutluyum ki ben!" , " Bir beklentim yok senden, inan" . Aynanın karşısına geçip tekrar giyinip makyajımı tazeleyeceğim. Sonra tanrı 'Motor!' diyecek üçe kadar sayıp ben de kendimden kaçmaya devam edeceğim. 


Koşmadan önce sormak isterim; "Benimle beraber benden kaçar mısın ?" 


Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları