15 Haziran 2011

Gittim Ama Beklerim...

Yazılacak onca şey vardı geçen bu süre içerisinde, bir türlü oturup yazamadım. Anlatmak istediğim acı tatlı onca şey dizildi ve bekledi. Dökülüp gidemedi peşi sıra. Peki neden şimdi? Peki neden bu? Acı tatlı onca şey arasından neden sıyrılıp dökülüverdi ki dilimden... 

Sana anlatmak istediklerim vardı. Benden duy dediklerim, dinlemedin. Oysa belki de tam bunun üzerine konuşacaktım senle.  Bilmiyorum belki de dinleyeceksin ve ben acele ediyorum. Bu aralar çok telaşlı oldum. İneceği durağı kaçıran teyzeler gibi panik halindeyim. Kaybetme korkusu aklımı başımdan aldı galiba, mantıklı düşünemiyorum. Hep bir an önce olsun bitsin diyorum. Azıcık sabır gösterebilsem ya... Oysa bir zamanlar -belki biraz ukalalık olucak ama- sabrıma hayrandı arkadaşlarım. Sabırsızım dememe rağmen sonuna kadar beklerdim, her şeyi çözümledikten sonra konuşurdum. Yalnız şimdi dayanamıyorum. Bilmem belki de o zamanlar kaybedecek değerli bir şeyim olmamış hiç ya da seni kaybedebileceğimi diğerlerine göre daha iyi idrak etmişim. Sebebi ne emin değilim ama korkuyorum işte anla... Ve bir insan korkunca ne yaptığını bilemiyor. Her şeyin bir anda düzelmesini istiyorum, kim bilir ortada düzelecek bir şey de kalmamıştır ama görmek için duramıyorum ki.. 

"Ortada hiç bir şey kalmamıştır..." demek bile koyuyor. Kaybetme korkusu yakıyor beni. Ah! Kulaklarımı kapatmasam kalbimin o atışını duyucam; "O zaten sana ait hiç olmadı..güm.." . O zaten benim değilken neyi kaybetmekten korkuyorum? Bir yanıtım yok, olsun da istemiyorum. Bana ait olsun da istemiyorum. İşte bu yalan oldu ama ait olmamalı da. Çünkü bana ait olan herkes ve her şey mutsuz ayrıldı benden. Oysa 'o' içimin karanlığında ziyan edemeyeceğim kadar güzel. Bencilliğimle savaşacak kadar seviyorum, değer veriyorum; bana ait olmamalı... 

Ne güzel de veriyordum bu savaşı, geçenlere kadar... İç savaşıma o kadar yoğunlaşmışken nedense bir dış tehdit hissettim - tehdit olmayan bir tehdit- . Bir anda tüm gücümle dışarı döndüm savaşmaya. Ah be patikli! Senin ne haddine ?!  Düşünemedim ki bunu. Bir düşünsem, zehrimi içime akıtıp ölür müydüm?! Ne geldiyse başıma bu korkular bu telaşlar yüzünden geldi, düşüncesizliğimden. Ölüm sebebime kendi adımı yazacak kadar aptalca davrandım. Ben çırpınıp kendimi yaralamaya çalışırken o beni tutup sakinleştirmeye çalıştı, fark edemedim. O an tek gördüğüm şey bavullarımı alıp gitmem gerektiğiydi. Kimse beni kovmasa bile ben giderdim ama işte sorun şu ki gitmek istemiyordum. Hayatımda ilk defa bana yalan söylemeyen birini bulmuştum. Bu dürüstlüğü kana kana içmek istiyordum. Gitmek istemiyordum. Bunu anlatsam belki, anlatabilsem, bana hüsnü kuruntu olduğunu anlatacaklardı. Ne yazık ki anlatmak yerine savaştım. Çırpındım durdum ve kendimle beraber bana sarıldığı için ona zarar verdim. Sonuç mu? 'Git' dedi. Kendi korkumu gerçeğe ben çevirdim. Koca bir alkış bana!

Şimdilerde tehdit gördüğüm o ülkenin bana dostvari yaklaşımlarını görüyorum da utanıyorum kendimden. Nasıl saldırmayı düşündüm?  Rezilim. Hem bulunduğumuz yerler bile çok farklı iken nasıl? Sana bunu anlatacaktım işte. Artık görüyorum ve bu yüzden de seni kırdığım için özür diliyorum. Benim yerim  onunkinden çok farklı.  Ben bir sarı kağıt kadarım. Ve bunun anlamı benim düşündüğümden bile daha güzel. Onun sorguladığı, olmak istediği yerde olmayı dilediğim vakitlerde yukarı tırmandığımı sanıyordum ama aşağı iniyormuşum. Biliyorum şu an kendi yerimden bile çok uzakta yerin dibindeyim ama zamanında 'dost' kadar yüce bir yerdeydim. Dostsam niye bir şey anlatmıyorsun derdine düştüydüm ama ben bir şeyleri anlatmadan da anlayabilirdim. Anlamışım da ama anladığımı anca fark edebildim. İş işten geçince... Bana güzel bir yer verildi ama ben kendim olamadım orda korkularım yüzünden. Değerini biliyordum ama kendi değerimi fark edemedim. İşte bu yüzden kaybettim. Kaybettiğimin farkında olsam yapmazdım ama o an sadece diğer ülkeye odaklıydım. Onun sana biçtiği değere, tavırlarına, 'benim' inancına... Bunların hepsine uyuz oluyordum. Değmeyecek biri gibi görüyordum. Yalnız görmediğim bir şey de varmış, sevgisi. Elde etme yolu çok yanlış olabilirdi ama sevdi mi güzel seviyordu. İçim rahatladı. Ben artık yoktum ama... Neyse...

Bana karşı dürüst olan tek kişiyi kaybettim. Hala konuşuyor ama sonra bir anda suskunluğa bürünüyor. Ben mi? Artık zorlamıycam. Böylesi daha güzel. Benle herkes mutsuz. Ama bir gün gelir diye içeride sofra her daim kurulu ben ise terliklerimle onu bekliyorum, ocakta ise yağlı pilav...

2 yorum:

BG dedi ki...

"Bana karşı dürüst olan tek kişiyi kaybettim. "

Manidar...

Kendini dipte gördüğün için senden diptekileri göremiyorsun.

Unknown dedi ki...

Manidar değil benim gerçeklerim, sen iyi bilirsin bu konularda beni...

Dipteyim ki dipte görüyorum.Bilirsin hak ettiğimden fazlasını kendime biçemem ben.

Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları