9 Şubat 2011

Sıvası Dökük

"Gece dünyayı örter, gündüz dertleri"

Demişler...Oysa şu sıralar gündüzler bile sıva tutmuyor benim için. Hiç bir makyaj kapatamıyor uykusuz geçen gecelerimin izlerini. Kapandığını düşündüğüm çatlaklarımdan sızıyor gözyaşlarım. Kendimi avutmaya yetmiyor yalanlarım. Çırılçıplak hissediyorum kendimi ve hiç ummadığım kadar korkuyorum, gündüzden bile... Çünkü 'yalnızlık' denilen şeyi daha yeni tanıyorum. Ya da belki artık taşıyamadığım için garipsiyorum. Ruhuma giydiğim bu elbise gittikçe ağırlaşıyor ve düştükçe pençesine dilim lal oluyor. Ki ben boş kelimeler üstadı bir geveze, çaresizim... İstikbalime bakıyorum ve mücrim gibi titriyorum.

Çırpındıkça daha da battığım bir bataklıktayım sanki. Cennet adındaki bu cehennem dünyada yanıyorum. İşlediğim her günahın bedelini hayallerimi satmakla ödüyorum. Ama hala borçluyum hala lanetli... Ne zaman ödenecek bu aptallığımın bedeli? Ne zaman ödeşeceğiz seninle, hayat? Sikip bıraktığın ruhum bir tecavüzü daha kaldıramaz görmüyor musun? Yoruldum...
'Seni anlıyorum' diyenlerin şu kahrolası yazı olmadan beni anlayamadığını bilmek ağır geliyor. Onlara verdiğim tanımları ezberleyip beni zor bulanlara 'keşke bir de o bildiğini varsaydığın tanıma göre yaklaşsaydın ya bana' diyememek koyuyor. Hakkımda her şeyi biliyorsunuz, gerçek hariç. Ne ironik! Oysa ben sizden beni anlamanızı hiç beklemedim. Herkesten umdum ama sizden değil. Sizi öylesine, her şeyinizle sevdim. Çekip gitseniz de sevmeye devam ettim. Ama yoruldum. İçimden gidin demek var size, alın ve gidin tüm korkularımı, tüm acılarımı... Yapamazsınız ve ben de yapamam. Göstermelik acılarınıza daha fazla katlanamam. Sizin için bir yerde unutulmuş bir müsveddeden daha önemli değildim ki zaten bırakın öyle kalayım. Unutulur. Benim gidişim en çabuk unutulan olur hem de.. Bırakın ! Kalabalığın ortasında beni yalnız bıraktığınızdaki gibi bir şey olmamış gibi bırakın... Bırakın!

Yüreği ağzında bir serçe daha ne taşıyabilir ki ? Taşıyamıyorum ben de sitemlerinizi. Bilmem belki de kötüyümdür. Belki bu yüzdendir bu üzerimdeki lanet. Elimi attığım her gülün solması içimdeki karanlıktandır belki de. Lakin bundan öte biri değilim, olamadım! Hayatımdaki her şeyi temizlemek istedim, yeniden başlamak hem de bir çok kez ama beceremedim. Bilmem belki de tam anlamıyla hiç istemedim. Hiç pişman olmadım ki ben yaşadıklarımdan. Belki anlık sövgülerim oldu. Küfürü ağzıma tespih ettim bazıları için ama yine de sevdim yine de onlarla yaşadığım zamanları özledim. Çünkü hissettiklerim hep gerçek oldu. O yüzden de çok acıttı ya gidişleri. Yaralarını kapatmak istedim hep silmek ama yapamadıysam sanırsam gerçekten istemediğim içindir. Çünkü acıları bile hala yanımda olduklarını hissettiriyordu bana. Gitmeye hakları vardı ama ölmeye değil! Onlar ölmeyi tercih etti. Ve ben bugün o cesetleri taşıyamıyorum. Yoruldum... 

Temizlenmiyor hayat, temizlenmiyorsun... Bedeninde duruyor gidenlerin attığı kağıt kesikleri. Görünmezler ama hep acıtıyorlar.  Bir insanın gölgesini silmek o kadar zor ki en iyisi hiç başlamadan ışıkları söndürüp gitmek. Çünkü ne kadar kirlenirsen o kadar  çabuk ebeliyor hayat seni. Oysa sen yağmurdan kaçarken doluya denk gelmiş ve afallamıştın ebe olmak hiç hesabında yoktu. Sen sevmeyi öğreniyordun. Sevmek nasıl bir şeydi hissetmek isterken aşka düşüyordun oysa düştüğün aşk evlat edindiğin bir aşktı bilemiyordun. Sen beraber yaşlanabileceğini düşündüğün bir adamı öpmek istiyordun ve bu yüzden de öptüğün her adamı özlüyordun. Oysa dudakların olduğu için öpüyorlardı onlar seni daha ötesi yoktu. Sen varlığına bağlamışken mutluluğunu o seni 'varlığın yalnızlığımı geçirmiyor' diye terk ediyordu. Sonra sen de onlara benzemeye başladın çünkü doğrusu böyle gibi geliyordu. Beğendiğin bedenlerdi artık ruhlara bakmıyordun. Ya da öyle olduğuna inandırmaya çalışıyordun kendini. Birinin dudak izi daha geçmeden diğerini öptüğünde ihanet ettiğin için kendini kötü hissediyordun ama ortada ihanet edilecek biri de yoktu. Hatta öpülen bir adam da. Ama kirlendiğini düşünüyordun ve bu yüzden de kirleniyordun. Öptüğün her kişide biraz daha kirleniyordun ve bu yüzden ebeliyordu hayat seni. 

Ebelendim ben de... Çaylak bir çocuk gibi açığa çıktım ve her yaramaz çocuk gibi sonunda ben de pişman oldum. Huzur istiyorum artık. Kurtarsın istiyorum biri beni... Sorgulanmaktan, kaybetmekten sıkıldım bir kere de kazanmak istiyorum...


Bir dilek tuttum sayıyorum sonsuzdan geri... 


Not: Bu yazı üzerine bu dinlenir!

0 yorum:

Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları