29 Ağustos 2010

Ennee Sobaymış Meğersem O

Bugün az çocuk bakıcılığı yapınca anladım ki herkes çocukken aynıymış; meraklı ve cesur. Kendi çocukluğumu düşünüyorum da... Şimdi bizim küçük afacanlara kızıyorum ama benimde onlardan bir farkım yoktu. Hatta onlardan daha yaramaz olduğum bile söylenebilir. Annemin devamlı bana 'Öcü var orda gitme', 'Kaka o ağzına sürme', 'Cızzz yanarsın elleme' demekten yorgun ve bitap düştüğünü hatırlıyorum. İşkence derecesinde yaramaz bir çocuktum işte.

Hangimiz küçükken yaramaz değildik ki zaten. İçimizde bitmek bilmeyen merak ve öğrenme duygusu üstüne bir de düşündüğümüzü gerçekleştirmek için sahip olduğumuz deli cesareti, alın size yaramazlıklarla dolu çocukluk yaşamı. Ama düşünüyorum da şimdi benim bir de bunun üstüne garip bir beynim vardı. Nasıl diyeceksiniz şöyle ki; garip zevklerim vardı ve olaylardan garip çıkarımlar yapıyordum. Ufak bir anektodla anlatmayı deneyeyim en iyisi...

Sobalı evde büyümek ayrı bir keyiftir. Kışın onun sıcaklığını hiç bir kaloriferli ev tutamazdı bence. Hem hangi kaloriferli evde kestane keyfini yaşayabilirdin ki ya da soba üstü mantar ya da soba üzerinde yavaşça kızarmış ekmek keyfini.Ayrıca sobanın yanına kedi gibi süzülüp yatmak ve büyükannemden masal dinlemek, çocukluğumun en güzel anlarıydı. Oyüzden sobanın yeri bende hep ayrı olucaktı. Bu ayrıcalığını bir hikayeden daha almaktaydı tabi; sobayla ilk yakın tangomuzdan...

Bizim ilk emektar sobamız - yani dans ettiğim ilk soba- ünlü demirdöküm sobalarındandı. Bilmeyenler için anlatmak gerekirse; demirdöküm sobalarının içindeki taşlar, nasıl bir taşsa artık, dışarı fazla ısı verdiklerinden diğer sobalara göre daha iyi ısıtırlardı ve dış görünüm açısından da diğer sobalardan iyidiler. Çünkü diğerleri gibi düz değildi dışı, yanlarında sayfa süsü gibi süsler vardı. Bizim sobamızda böyle bir şeydi. Odanın köşesinde kuruluydu ve annem tarafından oraya gitmem yasaklanmıştı. Sobanın yanına gidip her yattığımda annem telaş yapar, 'Cızzz yanarsın elleme' derdi. Uzun süre annemin güvenini kazanmak için dokunmadım sobaya ve böylece giderek 'Cızz, kaka, öcü' deyimleri azaldı. Ama benim merak duygum hala devam ediyordu. Bir gün annemin boş biranını yakalayıp sinsice sobaya gittim. önce parmağımla dokundum çok sıcak geldi sonra desenleri inceledim ve bacağımı gidip sobanın yanına yapıştırdım. Artık amacım neyse... Belki sıcaklıktan hoşlandım belki de boyumu ölçmek istedim (O aralar boy ölçme takıntım vardı. Hala mı uzun boy takıntım vardır ya neyse.). Bilemiyorum, belki de sadece ahmak olduğum ya da denilene göre deli olduğum için aşırı keyif aldım ve bacağımı orda desen bacağıma çıkacak kadar tuttum. Valide sultan gelip 'Aay bacağına naptın sen deli' diyince yüzündeki acıyan ifadeyle anladım ki canım acıyor ve başladım salya sümük ağlamaya. Öyle böyle değil babam eve gelene kadar susmadım. Akşam babam eve gelince az biraz gönlümü alsın diye adamcağız bir gafletle " Ağlama kızım bak güzel olmuş bacağına desen çıkmış desenli çorapların gibi " dedi. İşte orda ben de bir ışıma oldu.

Çorap giymekten her kız az biraz nefret etmiştir küçüklüğünde. Özellikle de külotlu çorap giymekten... Çünkü bizler, anneleri tarafından külotlu çorap giydirilirken çorapla beraber havaya kaldırılmış ve zorla havada debelenip bale yapmayı öğrenmek zorunda kalmış bir kız nesliyiz. Ve bizler çorap olayından nefret ederiz. Ben de desenli çorapları severdim ama çorap giymeyi sevmezdim. O yüzden aklıma süper ötesi bir fikir gelmişti. Ertesi gün uyandığım gibi sobada diğer bacağımı da yakıp deseni çıkartırdım. "Baak kızın güzel oldu baba" diyerek bacağımı gösterdiğimde evdekiler şoka uğramıştı. Artık nedendi bu şaşkınlık bilmiyorum. Belki beni daha zeki sanıyolardı ama psikopat bişiy çıkmıştım. Herhalde bunun hayal kırıklığı vardı üzerlerinde. Ama napayım beynim garip çalışıyordu ve garip çıkarımlar yapıyordu. Suçlusu ben değildim ki beynimdi...

Hem neden şaşırıyolardı ki garip bir zevkim vardı tahmin etmeleri gerekiyordu. Mesela ben küçükken hep oje sürülmesini isterdim. Ama herkes gibi ojeyi sevdiğimden değil pamuğu sevdiğimden. Anlamadınız değil mi ? Durun izah edeyim. Bir Müge Ablam vardı, kendisi kuaförde çalışıyordu. Bildiğin süslülerden biri işte. En büyük zevki de birilerini süslemek tabi. Kısaca işkolik yani. Tabi el altındaki en güzel kobayda benim. Eve gitmeden hep bize uğrar. O gün yanında hangi oje varsa bana sürerdi. Herşeye itiraz eden kendi kıyafetimi bile kendim seçmeye çalışan ben ise o ne sürerse sürsün ses çıkartmazdım çünkü ojeleri ayaklarıma ya da parmaklarıma sürmeden önce karışmasın diye parmak aralarıma pamuk koyardı. Ve ben ojeden çok bu pamuk olayını severdim. Pamuk koymadan oje sürmeye çalışırsa ağlar olay çıkartırdım. Böyleydi işte zevklerim napayım. Hem herkes oje sever hadi bana pamuk sevenb biri daha bulun. Bulamazsınız işte oyüzden herkes penguenken ben ne yazıkki patik giyiyorum. (Daha da zorlarsam bir de deli gömleği giyicem sanırsam.)

Uzun lafın kısası garip zevkleri ve çıkarımları olan normal bir yaramazdım ben küçükken. Şimdi de yaramaz her çocuğa uzaylı gibi bakan garip bir ablayım işte. O değil de hani ben dövme istiyordum ya ama ne yaptırıcağımı bulamıyordum. Buldum işte onu! Eskileri yad etmek adına ' demirdöküm' yazdırıyorum. İyi bir dövmeci bilen??

1 yorum:

Melek Şenyurt dedi ki...

demirdöküm dyeince aklıma bkm de alnına tefal tavayla vurulmuş süsü veren atraksiyon geldi:d

Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları