8 Eylül 2010

Leylek Amca Beni Ters Getirmiş



Vakti geldi. Hazırlanın! Artık sadece profillerin otobiyografi tarafında hayatı en başa sarmayacağım. İşte tam burada en başa sarıp hayatı bir eylül sabahında dünyaya nasıl ters bakmışım onu anlatacağım... Geleceğe dönüş filminin yeni Marty McFly'ı sizsiniz. Lütfen kemerleri sıkı bağladığınıza emin olup Doktor Brown'u iyi dinleyin. Yolculuğumuz başlamıştır.

Neden garip olduğumu ya da 'deli' olduğumu çözmek, sebeplerini daha iyi anlamak için hep bir şeyler anlatıp yazdım. Çevresel etkenlere yıktım genelde büyük payı ama hani derler ya ne olacağı daha doğduğunda belliydi diye işte benimkisi aslında o hesap. Nereden nasıl geldiğimi inkar edemem ya. Sonunda açıklıyorum gerçekleri. Üzgünüm leylek kardeş daha fazla saklayamayız bunu insanlardan. Ben var ya ben, ben öyle böyle doğmamışım :)

8 Eylül 1988... Kim bilir o gün daha neler oldu. Ne önemli olayların temeli atıldı ya da ne önemli olaylar patlak verdi ama bizimkilerin pek umurunda olmadığından ogün ne olduğunu bilemiyorum. Onların en büyük olayı acı ama gerçek o an için benmişim. O aralar Adnan dayım (Büyük dayımın oğlu. Ben tüm erkek akrabalara dayı diyecek kadar garip bir kişiliğim bunu da bir başka zamana anlatırım artık.) bizde kalıyormuş. Kendisi elektrik işlerinin bir numaralı adamıdır. Okuyup mühendis olamamış ama teorikte çok da iyi olamasada pratikte elinden kurtulan yoktur. O yüzden de şirketi tarafında hep yurt dışına yollanır. O günde Kıbrıs'a gidecek. Gitmeden son kez annemi uyarıp 'iyi misin bak doktora götüreyim mi' dedikten ve annem tarafından sancısı olmadığına ikna edildikten sonra hazırlanmaya başlar. Şimdi olayı tam anlamamış olabilirsiniz biraz daha geriye gitmem gerek. Şimdi herkes bilir ki 'normal' bir çocuk 9 ay 2 hafta kadar bekler sonra doğar. Kız çocukları 9. ayı doldurur doldurmaz doğmaya yeltenirken erkek çocukları kendini naza çekip 2 haftalık süreci beklerler. İşte beni erkek çocuğu olarak bekleyen ailem, erkek çocuğu olarak beklemelerin sebebi de yapılan tüm batıl testlerde erkek olduğumu kanıtlamam, benim 2. haftayı doldurup 3. hafta içine girmemle daha bir emin olmuşlar. Annemim doktoru sezeryan düşmanı mıdır nedir bilemem ama illa normal doğum dediğinden bari 3. haftayı doldur baktık beceremedi doğmayı alırız sezeryanla 4. hafta demiş. Bree doktorum 10 ay kalmış oluyorum içerde büzüşürüm ben ya naptın sen! Al beni kurtul ya ! Neyse işte bu sebeple sabahları babam işte olduğundan akrabalar devamlı gelip başında bekliyormuş o zamanlar annemin. Ha sancılandı ha sancılanacak diye ama annemde tık yok. Piyangoda zavallı Adnan dayıma vurmuş. İşte o son görevini yapıp annemi denetledikten sonra bavulunu toparlamaya başlamış annem de lavaboya ( İçimden neden lavabo diyoruz. Nedir bu gereksiz kibarlık falan diye geçiriyorum ama sansürlü bir yazı olacak demiştim arkadaşlara onu yapmaya çalışıyorum.Asıl sansürlü bölüm şimdi geliyor, dikkat!). Lavaboda eline bir şey değmiş annemin. Kadın korkudan dona kalmış. Sancı yok tabi geldiğimi anlamamış suyunun boşaldığını da geç fark etmiş. Ve her normal bebek kafadan doğduğu için eline değen ayağımı ( evet evet o benim ayağımmış :p ) yılan sanmış. Annem yılanlardan feci korkar. Hatta hayatta korktuğu tek şey gibi bir şey. Dışarı çıkıp Adnan dayıma 'ben bir şey doğuruyorum galiba' demiş. Çocuk doğurduğunun farkında bile değil hatun düşünün artık. Hızlısından bir taksi çağrılmış. Kapıya kadar zor gelen annemin taksiye binmesi istemiş ama hatun açamıyor ki bacakları. Düşünsene çok açsa düşeceğim yere. Bunu fark eden Adnan dayım annemi yüklenip taksiye bindirmiş ama hamile bir kadını kaldırmak çok ağır olsa gerek belimde azıcık bir ağrı hissetmiş. Çilesi bitmiş mi? Hayır! Göztepe hastahanesine gelmişler. Taksi park yerinde doğal olarak. Doktorlar hastayı buraya getirin diyorlar ee onların ki de doğal. Adnan dayım napıyor peki ?! Hastahaneden bir sedye çalıp park yerine getiriyor. Bu seferde annemin sedyeye binemeyeceği anlaşılıyor. İş başa düştü hesabı annemi bir kez daha kucaklayan Adnan dayım artık belinde bir küt sesi de hissediyor. Sedye içeri taşınıyor ama o da ne, asansör bozuk. Eeee onca katı annem kucağında çıktığını düşünen Adnan dayım paniğe kapılıp hemen orada bir beyaz önlüğü çalıp sırtına geçiriyor ve yukarı kata asansörün mekanizmasının olduğu yere çıkıp üstün ustalığıyla asansörü tamir ediyor. Aşağı inip annemi alıyor. O günde hastahaneye yeni bir doktor bekleniyor. Dayımı öyle önlüklü gören doktor sandığından ses etmiyor doğumhanenin kapısına gelene kadar. En son bakıp doğumu da ona yaptıracaklarını anlayan dayım doktor olmadığını itiraf etmek zorunda kalıyor. Ama o ara içerisinde hemşirelerimden birini kafaladığını duydum. Allah'tan ebeme dokunmamış. Ama konumuz bu değil konumuz Ayfer Abla... Dur bir dakika konumuz o da değil konumuz benim! Annem içerde hala ben yılan doğuruyorum gibi düşünürken ters doğum olduğu haberi hastahanede yayılmış. Bilirsiniz ki Göztepe hastahanesi araştırma hastahanesidir ve bir sürü yeni doktor adayını yetiştirir. Tabii kaç tane ters doğuma şahit olmuşlardır ki duyan asistan gelip annemin karşısındaki cama dizilmiş doğumu izlemeye. Bunu gören annemde içinden devamlı 'aaah gördün mü yılan doğurduğumdan millet izleyeme geldi' diyormuş. Hatunu hala doğduğuma ikna edememişim o derece. Bu kadar ilgi karşısında ben napıyorum o sırada; ayağımdan birini dışarı çıkarıp sallayıp geri sokuyorum. (Buralar anca bu kadar sansürleniyor. İsteyen devam etmeyebilir:p ) Asistanlarda ben her ayak çıkardığımda ayak görmemişçesine el çırpıp bağrışıyorlarmış; " Aaaaaa geldi geldi ! Tüh, dünyayı beğenmedi geri gitti." Annem işte o sıra idrak etmiş. Yoksa bu çocuğum mu diye. Anneciğim buradan sana kocaman bir günaydın diyorum. Annem tam bir oh diyecekken bu sefer tek erkek asistan olan arkadaş atlayıp 'Bu çocuk sadece sağ ayağını çıkartıyor. Acaba diğer ayağı yok mu?'  diyince annem daha da telaş yapmış. Eeeeh akıllı arkadaşım beleşe gösteri yapıyoruz dedik ama vip gösterisi olacak demedik ki. Oldu iki ayağımla sana şaklabanlık yapacaktım teki yetmiyor mu ne korkutuyorsun kadını. Neyse sinirlenmiycem. Ebem de geldi zaten sorun yok. Ebem ve doktorum gelip diğer ayağımında yerinde olduğunu onayladıktan sonra beni tekrar çevirip doğurtmuşlar. Aşağıda karışmayayım diye koluma bir yara bandı takmışlar üzerine de 'Mustafa kızı - Sağlıklı- Ters' yazmışlar. Böylece de garipliğim tescillenmiş.

Doğum belgesinde 'bilmem kaç kilo bilmem kaç boy ve sağlıklı olup tersten doğmuştur' yazan bir hatunum ben yani. Öyle her şeyi herkesin yaptığı gibi yapamam. Doğmayı bile herkes gibi becerememişim yaşamayı nasıl becereyim.

Evet saat 10:30 ! Doğumhaneden bir ağlama sesi geliyor. Ve ben 1988'in 8 Eylülünde annem nüfus cüzdanımda güzel bir doğum yeri yazsın diye beni göztepe hastahanesinde doğurdu. Ben de bu yazıyı işte tam bu saatte ben geldim diye paylaşmak istedim ama tembelliğime denk geldi yetiştiremedim. Zaten tembel olduğum o zamandan belliymiş doğmayı bile unutuyormuşum az kalsın ya... Aman doğduk da ne oldu sanki. Yok laaan iyi ki doğmuşum! Doğmuşum değil mi ?

- Kimseden ses gelmez. Yoksaa? Laaaan ! -

2 yorum:

Melek Şenyurt dedi ki...

evet evet iyi ki doğmuşsun pengucum:)

Arzu Aydın dedi ki...

Evet evet iyi ki doğmuşsun sen iyi ki varsın pengummm =)

Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları