23 Kasım 2010

Rüyalarımın Erkeği

Hangimiz odamızın duvarlarına poster asmadık ki? Odası olmayanların içinde hiç mi ukte kalmadı bu eylem? Tipik bir gençlik alışkanlığı hatta alışkanlıktan öte genç olmak için bir kanun gibiydi mübarek. Sanki biri çıkıp 'Hani, duvarda poster yok. Bi s..tir git yahu' diyecekti ve bizi ilelebet bebeliğe mahkum edecekti. Herkes beğendiği, platonik aşık olduğu, idol aldığı, sevdiği kişilerin posterlerini asıyordu duvara hem de annelerimizin 'Duvarın içine ettin de bilmem ne de ...'  şeklinde uzayarak bütün bir ömür sürecek dırdırını göze alarak. Onlarla sabah akşam birlikte yaşama fikri mi bu kadar cazipti yoksa -en azından benim gençliğe geçiş dönemimde- pop müzik patladığı için gazetelerin verdiği onca posterle bir şey yapamayacağımızı anladığımız için mi asıyorduk duvara bilemiyorum ama hepimizin duvarlarını birileri süsledi.

Milletin duvarlarında, özellikle kız arkadaşlarımın, boydan boya Tarkan, Burak Kut, Çelik, Mustafa Sandal posterleri vardı. Daha sonra ingilizcenin sökülmesi ile birlikte duvalarımızdaki 90'lar ruhu yerini yabancılara bıraktı. Ben de bu akının bir neferiydim ama sorun şuydu ki benim duvarımda tek bir poster vardı ve ev değiştirene kadar o posterden başka bir poster de asmadım. Kimin posteriydi derseniz... O zamanlar platonik aşk beslediğim ve aşırı karizma bulduğum için ağzı açık ayran budalası gibi izlediğim kahraman Fredyy Krueger'ındı o poster.

 

Korku, çocukluğun vazgeçilmez yapı taşı. Altımıza sıçıcak konuma gelsek de izlemekten vazgeçemediğimiz filmler olmadı mı hiç? Ben mesela Chucky'den öyle böyle tırsmıyordum ama Freddy benim kahramanımdı. Aşık olabileceğim kadar karizmaydı gözümde. Yanmış suratıyla, eğreti şapkasıyla, yeşil kırmızı çizgili kazağıyla, jilet parmaklarıyla, vıcık vıcık duran vücuduyla ve espritüel konuşmalarıyla sizce de sinema tarihinin en karizmatik ve şebek katillerinden biri değil miydi yahu? Şimdilerde korku filmlerine konu olan uzaylılar, zombiler, vampirler hatta şeytandan bile daha abes belki de daha hayali ama bir o kadar da daha sempatik. Kısaca yaratılmış en karizmatik seri katil. Evet kabul ediyorum şeytan dururken karizmatik olarak Freddy diyorum ama bir de şu açıdan bakın adam tüm kötülüklerin babası olduğundan karizmatik geliyor. Ama Freddy'cim öyle mi? O karizmayı hakkederek kazandı. "Babacığına gel küçük domuzcuk" repliğiyle altımıza yaptırırken aynı zamanda garip bir haz verdi. Yanmış suratında parlayan o mavi gözlerle 'babacık' gibi sevebileceğimiz amcamız, baba yarımız oldu. O sahip olduğu karizmasıyla bir yandan çocukların kabusuyken bir yandan da babacığıydı.

Garip bir kişilikti vesselam. 'Elm Sokağı Kabusu' filmleri bir çok korku filminden daha korkunçtu -en azından çocukluğumuzda- ama akıllarımızda kalmasının sebebi bence daha korkunç olması değil hiç bir korku filminde bulunmayacak bir neşeyi barındırıyor olmasıydı. Normalde seri katil dediğin adam koşmaz, kendini ordan oraya atmaz. Kurbanlar dört nala atlı gibi koşarken seri katil dediğin adam sakin sakin yakalayacağından emin hareket eder. Kurbanını o sessiz ve sakin yürüyüşünün ardından yakalar. Oysa Fredyy öyle mi yapar? Tabi ki de hayır! O bizden biri gibi davranır. Koşar kovalar, kovalarken düşer kalkar yine kovalar. Kovalamanın hakkını verir. Zaten sözünün eridir o. 'Uyu bak sana neler edeceğim' der ve kurbanlarının uykuya dalmalarını bekler, öyle uyutmak için planlar kurmaz. Sağ gösterip sol vurmaz kısaca ben geliyorum der. Yakalanmak istemiyorsan uyumayacaksın aga, şansın var. Sana burda bilinçaltı taktikleri uygulayarak 'İnception' vari kurgularda bulunmuyor herif. Uyuyunca geliyor seni öldürüp işini bitirip gidiyor. Masum bir karakter yani. Tıpkı çocukluğumuz gibi zaten baktığında çocukluğunla ilişkilendirebiliyorsun da onun yapısını. Mesela bir filminde ölüp diğer filminde canlanabiliyor sanki devamlı mario oynuyormuş gibi oluyorsun.

İşte bu yüzden mi nedir 'Elm Sokağı Kabusu' seri filmlerini genelden farklı buluyorum. Israrla işlenen bir toplumsal eşleştiri hakimdi filmlerde. Tüm seri boyunca Freddy kurban olarak seçtiği gençlere baktığında şunu farkediyoruz; hepsinin aileleri çocuklarını dinlemeyen tipler, çocuklara saygıları yok ve hiç bir zaman birey gibi davranmıyolar. Cincel açıdan taciz edilen tipler. 'Genciz ulan biz!' düşüncesiyle kendini kaybetmiş gençler hep. Aileleri ile aralarında sağlıklı bir iletişim yok. Kurmaya kalktıklarında zorla uyutuluyolar. Freddy'nin kucağına severek oturtulan çocuklar tek tek ölürken hiç bir aile çocuğunun ölen arkadaşlarını umursamaz. Onlar için önemli olan kendi yapamadıklarını çocuklarının yapmasıdır; derslerde iyi olmaları, manken olmaları vs vs... Bu bastıra bastıra haykırdığı toplumsal eleştiriyle farklı olması dışında eğlenceli bir korku filmi olmasıyla da diğerlerinden farklılaşıyor. Film korku filmi olması yanında -ilk filmi dışında- bir yandan da izleyiciyle dalga geçen bir film. Özellikle de insan algısıyla oynuyor. Mantık örgüsüyle iyi işlenmiş filmler seriyi mükemmel kılıyor. Örneğin kurbanlar bir türlü bitmek bilmeyen zaman paradokslarına yakalanmış buluveriyor kendisini (kırmızı minibüse ulaşmayı beceremeyen çocuklar.). Asla çıkışı olmayan yollar (yukarı doğru inen ya da aşağı çıkan merdivenler), yenmemesi gereken yiyeceklerle öğretilen vejeteryan öğretileri (arkadaşlarının küçük kafaları bulunan pizza) bunlardan bir kaçı. Korku film olmasına rağmen bir çok karede gülebilirsiniz. Freddy de biraz Mask'ı andıran bir espri anlayışı vardır. Okul koridorlarında kaçan kurbanın arkasından "Koridorda koşmak yasak Nancy!"  diyebilir. "Prime time 'a hoşgeldin kaltak", "Her şehirde bir Elm sokağı vardır." vecizelerinin sahibidir. Üstüne bir de yaratıcı cinayetleri de eklenince tadından yenmez bir hal alıyor. Özellikle aynı dönemi paylaştığı diğer katillerin kurbanlarına sadece yok edilmesi gereken bir et parçası gözüyle yaklaşıp diyalogdan uzak katil profili çizmesi ve Freddy 'nin tam bunların tersine diyalog kuran, kurbanlarıyla oyunlar oynayan, hatta espri yaparak eğlenen biri olması bu ayrıcalığı katmerliyor. Düşünün bir kere, hangi katil biranda sizi yatağın içine çekip tüm odayı fışkırttığı kanla boyar ki ya da hangi katil ayaklarınızı kesip damarlarınızı çekerek sizi bir yere asıp sonrada damarları kesip sizin düşüp ölmenizi sağlar?

Tüm bu sebeplerden dolayı Freddy Krueger bir korku filmi karakterinden daha çok popüler kültür ikonu haline dönüştü ve sinemanın en sevilen katilleri arasında yerini aldı- hatta bence ilk sırayı- . Yönetmen ve senaryo yazarı Wes Craven'ın filmin fikrini okuduğu makaleden mi aldığı ( Bu makale Amerika’ya kaçan bir grup Kamboçya’lı mülteciden bahsediliyordu. Mültecilerin çocukları korkunç kabuslar görüyorlardı ve uyumayı reddediyorlardı. Tıbbi tedavilerine başlanan çocuklar uyuduktan kısa süre sonra ölmüşlerdi.) yoksa Clarkson Üniversitesi’ndeki öğrencilerinin yaptığı bir film projesinden mi etkilenerek oluşturduğu kesin değil. Bununla birlikte lisede Freddy  adında bir çocuk tarafından pataklandığı için hoş bir intikam almak adına karakterin ismini böyle belirlemiştir. Seriyi ve karakteri biraz daha iyi incelemek gerekirse:

Serinin filmleri:

1) A Nightmare On Elm Street (1984)
2)A Nightmare On Elm Street 2 Freddy's Revenge (1985)
3)A Nightmare On Elm Street 3 Dream Warriors (1987)
4)A Nightmare On Elm Street 4 The Dream Master (1988)
5)A Nightmare On Elm Street 5 The Dream Child (1989)
6)A Nightmare On Elm Street 6 Freddy's Dead (1991)
7)A Nightmare On Elm Street 7 Wes Cravens New Nightmare (1994)
8)A Nightmare On Elm Street 8 (2010)

Ve karşınızda FREDDY KRUEGER :

Doğum Tarihi:Şubat 1942
Doğum Yeri:Springwood Ohio
Irkı:Beyaz
Cinsiyeti:Erkek
Boyu:1,72
Kilosu:72
Saç Rengi: Ne Saçı?
Göz Rengi:Gri
Cinayet Aleti:Kendisinin yaptığı, ucunda 4 tane bıçak bulunan eldiven.
Belirgin yara izleri: Biraz yüzü yanmış (!)

  
Rahibe olan annesi Amanda Krueger bir gün çalıştığı deliler hastanesinde kule dedikleri bir yerde yüzlerce deli arasında yanlışlıkla kapalı olarak unutulur.Bir kaç gün boyunca tüm deliler rahibeye tecavüz eder. Bunun ardından hamile kalır fakat babasının kim olduğu belli değildir. Büyüme çağında zorlu bir çocukluk geçirir ve genetik olarak da garip bir yapısı vardır. 18 yaşından sonra lisede hademe olarak çalışmaya başlar ve garsonluk yapan Loretta Johnsonla evlenir hatta bir kız çocuğu bile olur. Ama çocukluğundan beri gösterdiği şiddet içeren davranışları değişmez. Oturduğu Elm sokağındaki çocukları şekerle kandırıp okulun kazan dairesinde yakar. Farkedilip yakalanır ama deli raporu nedeniyle yırtar. Bunun bir haksızlık olduğunu düşünen halk kendileri cezalandırır Freddy'i , diri diri yakarak. Ama ceseti bir türlü bulunamaz. Rivayete göre ateşlerin arasındayken 3 tane şeytani ruh, yani rüya cinleri Freddy'nin ruhuyla anlaşır. Artık başka bir boyutta yaşayacak ve rüyada öldürdüklerinin ruhlarıyla beslenecektir. Zaman intikam zamanıdır Freddy için...

Geri dönüp kendisini diri diri yakan ailelerin çocuklarının rüyasına musallat olur. Ne yazıkki kaçışta yoktur ondan. Eğer bir kez peşinize düştüyse kurtulmanız için hiçbir yol bulamıyacaksınızdır, sizden önceki 35 genç gibi eninde sonunda uykuya dalacaksınız ve o da sizi orada bekliyor olacaktır. Üstelik elini kolunu keserek de durduramazsınız, o bunu zevk için kendisine yapıyor zaten(Kanı yeşil olduğundan kurbanlarını korkutmak için genelde orasını burasını keser bu psikopat herif). Bir çok insanı öldürürken ara ara onu öldürdüğünüzü de düşünüyor olabilirsiniz ama rüyalar onun çöplüğüdür o elbet geri gelir ve öldürmeye devam eder. Taa ki kızı tarafından öldürülene kadar. Bu da serinin sonu olur zaten.

Ve seriye damgasını vuran tekerleme;

1-2 Freddy comes for you
3-4 Close the door
5-6 Grap a crucifix
7-8 Stay up late
9-10 Never sleep again!

 

1-2 Freddy senin için geldi
3-4 Kapını ört
5-6 Hemen al hacını
7-8 Bu gece yeni gececiyiz
9-10 Artık uykuya son!


 



Bu tekerleme tüylerimi diken diken ederdi. O ip atlayan kızlar bence Freddy'den daha korkunçtu. Sanırsam ip atlamayı bilmediğim için de öyle hissediyor olabilirim. Kedi uzanamadığı ete mındar der hesabı. Neyse bu hikayeyi başka zaman anlatırım ama genel olarak diyeceğim şudur ki Freddy Krueger sevilesi bir katildi. Karizma adamın göbek ismi  kesinlikle. Bunu sadece ben demiyorum herkes benimle hem fikir. İşte bu yüzden bir film karakterinden daha çok bir ikon haline geldi. İşte bu yüzden Los Angeles'da 1991 yılında 12 eylül gününü "Freddy Krueger Günü" ilan edilmiş. Ama kırgınım ben rüyalarımın erkeğine çünkü gelmedi hiç rüyalarıma...

Çocukluk aşkım Freddy Krueger'a gelsin; Bekledim de gelmedin....


Not: Küfür içerdiği için üzgünüm. Kendimi anca bu kadar sansürleyebiliyorum :p

1 yorum:

Arzu Aydın dedi ki...

Benimde rüyalarıma hiç gelmedi bu karizmatik serseri =/

Dikkat Kuzey Kutbu

İzleyiciler

Etiketler

14 şubat (1) 23 Nisan (1) 25 yaş (3) 29 Temmuz (1) 41AT (1) 5 Kasım (1) 500ES (1) 90's (1) adap (1) amiral battı (1) analiz (3) anlamak (1) Arzu (3) aşk (7) aynı (1) ayrılık (2) ayrımcılık (1) bachata (1) banka (1) başkent (1) beğenmek (1) beyaz (1) bilmece (1) bir sevgi istiyorum (1) bovling (1) Bülent Ortaçgil (3) Cahit Arf (1) ceviz cafe (1) Cihan Demirci (1) çay (1) Çingene Kızı (1) çizgi film (1) çocukluk (8) çorap (1) dans (1) Davutpaşa (1) değişim (1) deli gömleği ütü istemez (1) demirdöküm (1) Devekuşu Kabare (1) dilek (1) Dilime Dolandı (2) DİR (20) Disko Kralı (1) doğum (1) doğumgünü (2) Don Kişot (1) dost (4) dövme (1) düğün (1) dün akşam (1) eller (1) emek sineması (2) Emel Sayın (1) engelli (1) ergenlik (1) Erhan (1) esas kız (1) Eskişehir (1) evlilik (3) Eylül Akşamı (2) Fenerbahçe (1) festival (4) fikir (1) film (6) filmekimi (2) Finansbank (1) Freddy Krueger (1) futbol (1) gala (2) GAMYAD (1) ganyan (1) Gaziantep (1) Gaziantep Kalesi (1) gemi (1) gezi (2) göçmen (1) guiness (1) gülümseme (1) güncelleme (1) günlük (2) haber (1) hakkında (1) Hakkında Değil Kendisiyle Konuş (1) hayatım (4) Haydarpaşa (1) Hayvanat Bahçesi (1) hesap (1) hoşgeldin (2) huzur (1) IKEA (1) İkitelli (1) istanbul (1) istemek (1) (1) iş hayatı (1) İzmir (2) kaçmak (1) kader (1) Kahramanlar Müzesi (1) kahve (2) kampanya (1) kan (1) kan kanseri (1) kapak (1) kapı (1) kaybetmek (1) kedi (1) kırgınlık (1) kısa kısa (2) kitap (1) klip (2) koltuk (1) konser (1) korku (2) korku filmi (1) kuaför (1) kurbağa (1) kutlama (1) kuzen (1) kültür (1) leylek (1) madde (3) Mars Heykeli (1) masal (1) matematik (5) melez (1) mezun (1) mezuniyet (1) mim (1) minibüs (1) nar (1) nargile (1) nil (1) Okan Bayülgen (1) oryantasyon (1) Oya-Bora (1) oyuncak (1) önyargı (1) örtü (1) özlem (1) pasta (1) patikli penguen (1) pazar (1) pi (1) platonik (1) poster (1) saçma (1) sansür (1) sarı kağıt (1) savaş (1) Secret Cv (1) sevgi (2) siyah (1) soba (1) soğan (1) sorgulama (1) staj (1) stres (1) süpermen (2) şarkı (6) şataraban (1) şerefsiz (1) şımarıklık (2) şiir (3) Şirinler (1) şizofren (1) takım (1) Taksim (1) tango (1) tanımak (2) tanıtım (3) tanrı (1) taslak (1) taşlıtarla (1) teleşli apt (1) terlemek (1) tesadüf (1) tesbih (1) trombosit (1) unutmak (1) V for Vendetta (1) yabancı (1) yağmur (1) yangın (1) yapma (1) yardım (1) yasak (1) yaşayan kütüphane (2) yemek (1) Yeni türkü (1) yeni yıl (1) yeşilçam (2) Yıldız Teknik (6) Yıldıztog (4) yıldönümü (1) yolculuk (1) yumak (1) yumurta (2) yüksek lisans (1) Zeki Müren (1) Zeugma Müzesi (1)

Sobe!

Takvim İnsanları